Aile Hekimliği

Aile hekimliği uygulaması ülkemizde 1 Kasım tarihinde uygulanmaya başlıyor.
Aile hekimi; yaş veya cinsiyeti ne olursa olsun,kişiyi bir bütün olarak incelemek için eğitilmiştir. Akut ve kronik hastalıkların tedavi edilmesine ek olarak, hastalıkların gelişmesini önlemek amacıyla düzenli sağlık taramalarını gerçekleştirir ve sağlıkla ilgili konularda danışmanlık hizmetini sağlar. Aile hekimi tarafından tespit edilen sağlık sorununun tedavisi, başka bir uzmanlık dalını ilgilendiriyor ve spesifik tedavi gerektiriyorsa, kişinin bu hizmete ulaşmasında koordinasyonun sağlanması da aile hekiminin görevidir.

Şüphesiz başlayacek bu uygulama; Türk halkı için son yıllarda sağlık sistemindeki seri değişikliklerin belki de en önemlisine alışmak açısından zor olacak. Ama bu değişikliğin üniversite hastanelerindeki yükü azaltarak,kontrolü kolay hastalıkların daha ilk kademede tedavisinin yapılmasını içeriyor basitçe.Pratisyen hekim kendisini aşmadan sevk etmeyecek hastasını ve hastanelerde aslışık olduğumuz o kuyrukları görmeyeceğiz artık diye umuyoruz bu sistemle .

Bu sistem yurtdışındaki gibi tıkır tıkır işler işlemez bunu şimdiden kestirmek zor tabi ama beni bir tabip adayı olarak sevindiren kısmı artık pratisyen kalmanın bir ayıp değil tercih olacak ileride.Gerçi şuan aile hekimliği uygulamasında istihdam olacak doktorlar ek eğitimlerden geçerek,asistanlık yaparak ,aile hekimi uzmanı sıfatıyla yapacaklar ama ileride Tıp fakültesinden mezun olan tabiplerin direk aile hekimi olarak başlayabileceğini düşünüyorum. 


Haber Kaynağım,internethaber.com...






Can Yücel

 Belki klasik ama Can Yücel'in sevdiğim bir şiirini paylaşmak isterim,

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin

Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
işte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

Sevdiğin
Kadar
Sevilirsin

médico

Sigara Ve Gelecek


Çocuğuna beş katlı bir apartman bırakacağına,sigarasız bir yaşam bırak...
                                                                       Patoloji Profesörü

Anlamsız Olsa Gerek

Son zamanlarda gençlerin uğrak yeri sözlüklerde bir tartışma almış başını gidiyor,gerçi bu her zaman vardı ama sanki sıklaşmış gibi geldi bana.Tartışma beni de ilgilendirdiği için orada sorulan soruları,ithamları kendimde aradım.

Tartışmanın özeti de aslında şu; Tıp fakültesi ve Hukuk fakültesi öğrencileri, çalışma süreleri, çalıştıkları notların kalınlıkları, diğer öğrencilerle kıyaslamaları...

Bence çok kısır ve gereksiz bir tartışma,burada alan adı belirtip kimseyle karşı karşıya gelmek niyetinde değilim. Mezuniyetten sonra hukukçuların gece mesailerini,doktorun ayda 10-15 gece nöbetini düşünüp kendini diğer mesleklerden üstün görmek de anlamsız.
                                                                   ***
Şimdi ben tıp fakültesi öğrencisiyim ama buraya bilerek geldim;nöbet tutacağımı da,derslere çok fazla efor sarfetmem gerektiğini de,bunun için de kendimi talihsiz bahtsız görmek niyetinde değilim.Nice bölümler var puanları tıp fakültesine yakın veya denk.
                                                                  ***
Tıp fakültesi veya Hukuk fakültesi seçen arkadaş bilinçli olarak seçmiş olmalı ki ondan sonra çektiği sınav stresini sağda solda ağlayarak, zor diye kıvranıp, biri 100 sayfa nota fazla dedi diye sinirlenip, ne yani ben 1000 sayfa çalışıyorum triplerine girmemesi lazım.
                                                                  ***
Ayrıca evet tıp önemlidir, hukuk önemlidir ama en önemlisinin her zaman eğitim sektörünün mimarları öğretmenlerimiz olduğu kanaatindeyim.
                                                                  ***
Sanane kim ne derse desin dediğinizi duyar gibiyim ama sizlerde internette sizin mesleğiniz hakkında yazılanları okusanız, sizde yazılanları okuduğunuz da şaşırsanız, sizde nerede yanlış var, nerede düzeltilmeye gerek duyulan problemler var diye sorgulamaya başlarsınız sistemi.
                                                                  ***
Evet belki benim bahsettiğim problemlerin kaynağının da basiti ama düşünebiliyormusunuz biz şuan yaşıtlarımızla bu kadar basit bir konuda sırf ego tatmini için ayrışıyoruz, bize karşı kendimizin sebep olduğu bir cephe oluşturuyoruz. Ondan sonra neden hukukçu ve tıpçılar sevilmiyor diyoruz. Nedeni açık değil mi?

Tıp sektöründeyseniz insanın en kritik anında yanındasınız demektir,
Hukukla ilgileniyorsanız vereceğiniz kararların neleri etkileyeceğini,neleri değiştireceğini bilirsiniz.
                                                                 ***
Egomuzu tatmin için daha verimli yollar var mesela işimizi daha iyi yapıp,en iyi olmak gibi.
                                                                 ***
Zor olduğunu düşündüğünüz bir bölümü seçtiyseniz onu yapmak istediğiniz için  seçmişsinizdir , o bölümün sizin için olduğunu düşünmüşsünüzdür muhtemelen o zaman bölüm zor ,dersler ağır demek ,nöbet var demek biraz tutarsızlık olsa gerek.

Bana dersler nasıl ağırmı denildiğinde,cevabım; kolay ne var ki tarzında veya buna benzer oluyor.

Anlamsız kısır döngünün kırılması dileğiyle..
                                                               

Franz Kafka

Hiç okumadım Kafka'yı. Çok duydum adını ama benim için hep bir köşede kalmıştı. İlköğretim boyunca kütüphaneye gittiğimde veya lisede her kitap satın aldığımda Kafka ismi çarpardı gözüme ama nedense elim gitmedi kitaplarını almaya,nedense tanışamadım onun fikirleriyle,bu geçen zaman kayıp mı benim için bilemiyorum.

Bu hafta sonu benim için biraz da sürpriz oldu,sanki uzun zamandır karşılaşmayı bekliyormuşum,zihnimin bir köşesinde,bilinmezlik köşesindeki Kafka'yla. Bu hafta sonu beğendiğim yazarlardan Elif Şafak,çok güzel bir Kafka tasviri yaptı. Bendeki bu bilinmezlik halide ortadan kalkmış oldu,şimdi daha çok merak ediyorum Kafka'yı,şimdi daha çok okumak istiyorum kitaplarını.

Beni etkileyen en çok da Elif Şafağın bu dedikleri olsa gerek;

Yazı yazmayı o kadar seviyordu ki tüm olumsuzluklara rağmen bu tutkusundan vazgeçmedi.Ama bu madalyonun sadece bir yüzü.Bir de arkası var.Karanlıkta kalan yanı.Yazıya olan tüm saygısına ve aşkına rağmen Kafka ne yazdıysa yaktı,yaktı.
Geride bir şey bırakmamaya yeminli gibiydi.

Merhaba

Gecenin bu saatinde soyundum bu işe.Uzun zamandır aklımdaydı uğraş vermek buna.Beklentim ilgilenilmek,takip edilmek,beğenilmek değil aslında,çoğu blog yazarı gibi kendi özelimi anlatmak da değil derdim.

İlginç bulduğum,ders çıkarılabilecek birşeyler karalamak,yaşadığımız güzel anları burada kalıcı hale getirmek birazda beklentim.

Yeri gelir,futbol takımımdan bahsederim,yeri gelir galatasaraydan,ara ara sizleri yaşadığımız komik diyaloglarla gülümsetir,bununla da yetinmeyip arada kendimizi dış dünyadan uzaklaştırır düşüncelere sevkederiz ruhlarımızı.

Takip eden olur olmaz,az  olur çok olur; ben burada ileride bakacağım birşeyler oluşturmak istiyorum.Sizlerin eleştrileriyle de daha güzelini bulacağım...

Haydi bakalım...